Yazdır

Türkiye ve Kürdistan Devrimci Öncü İşçilerine ve Devrimci Gençlerine

Covid-19’la birlikte Türkiye’nin dinci faşist iktidarı ve dayandığı faşist devlet, başta sağlık sistemi olmak üzere, tüm kurumlarıyla, bir dağınıklık, keşmekeş, ne yapacağını bilememe hali içine girmiş; kaos ve çaresizlik tüm karar ve politikalarının çizgisi haline gelmiştir. Acz içinde ne yapacaklarını bilmiyorlar.

Fabrikalar, işletmeler birbiri ardına kapanıyor, üretim durmuş; stokları artan, malları ellerinde kalan kapitalistlerin büyük kısmı, durumu fırsat bilerek işçileri tazminatsız işten atar ya da ücretsiz izne çıkarırken, işleri halen yolunda giden kapitalistler, salgın hastalığa aldırmayarak, işçilerin yaşamını tehlikeye atma pahasına, hiç bir önlem almadan, işçileri ölesiye çalıştırmaya devam ediyorlar.

Bütün bu karmaşık tabloda, hükümetin politikasında belirgin olan tek şey var: Bu salgın hastalık ve ekonomik-politik kriz ortamında tekelci sermaye sınıfının, zenginler sınıfının çıkarlarını titizlikle korumak; emekçi, yoksul, ezilen sınıfları salgın hastalıktan ölmek ile açlıktan ölmek arasında bir tercih yapmak zorunda bırakmak.

Salgın hastalık Türkiye ve Kürdistan’ı etkin biçimde etkisi altına alıp kitlesel ölümler başlayınca net biçimde anlaşıldı ki, dinci faşist iktidar ve devlet, toplumun tüm kaynaklarını tekelci sermaye ve hükümetin etrafındaki asalak zenginler için; Suriye’de, Rojava’da, Libya’da savaş ve çetelere maaş vermek için harcamış, emekçi, yoksul sınıfların sağlığını korumak için harcayacak tek kuruşu kalmamıştır. Devletin kasası, halkın kullandığı tabirle “tamtakır kuru bakır.” Şimdi, “bağış” adı altında zorla para toplayarak kasaya para koymaya çalışıyor.

İşçi sınıfından, emekçilerden, çalışanlardan topladığı vergiler ve temel tüketim mallarına koyduğu “dolaylı vergiler”den topladığı trilyonlarca lira zenginler sınıfına, kapitalistlere verilmiş, israf ve şatafata harcanmıştır.

Bütün bu söylediklerimiz tüm toplumun gözü önünde olup biten şeylerdir; bunları herkes görüyor, binlerce kişi bu gördüklerini sosyal medyada yayınlıyor. Ekonomik krizin üstüne gelen salgın hastalık, bu tabloyu gizleyen ince tülü bir anda çekip alınca her şey ayan beyan ortaya çıkmıştır.

Burjuva düzen, kapitalist üretim biçimi bundan böyle ancak işçileri ölesiye çalıştırarak; işsizleri, yoksulları açlıktan ölüme mahkum ederek, yaşlıları, zayıfları, korunaksızları açlık ve hastalıktan ölüme terk ederek yoluna devam edebilir. Burjuva düzenin bu yüzü ayan beyan ortaya çıktı. Başta sağlık sistemi olmak üzere, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin toplumu yıkıma götürdüğü bu son salgınla birlikte iyice anlaşıldı. Kapitalizm, kendisiyle birlikte toplumu büyük bir yıkıma sürüklüyor. Burjuva düzenin yıkılması gerektiği düşüncesi emekçi sınıflar, yoksul kitleler, ezilen halklar arasında büyük bir hızla yayılıyor.

Tüm toplumun gözü önündeki bu tabloda devrimci öncü işçilerin, devrimci gençliğin üzerinde durması gereken iki önemli olgu öne çıkmıştır. Birincisi, bu felaket toplumun en uyuyan, en geri kesimini dahi sarsıp politik yaşama uyandırmış, emekçi sınıflarda, yoksullarda, ezilen halklarda bir bilinç değişimine ve sıçramasına yol açmıştır. İkincisi, bu değişimle birlikte ve bunun ifadesi olarak, birleşik devrimin bu toplumsal güçlerinde, hükümete, devlete, zenginler sınıfına, kapitalist sisteme karşı kin ve öfkenin çığ gibi büyümesine neden olmuştur.

İşsizlik, açlık, salgın hastalık sarmalında çaresiz kalan emekçi sınıflar, yoksullar, ezilen halklar, hükümete, onun başına, düzenin kurumlarına meydan okuyorlar. Bu meydan okuma, bu çaresizlik devrimci bir halk ayaklanmasına doğru yol alıyor. Toplumun içinde bulunduğu koşullar toplamından bir ayaklanma doğuyor; tıpkı 2013 Haziran halk ayaklanmasında olduğu gibi..

Yaklaşmakta olan ayaklanmayı zafere, burjuva düzeni yıkan bir ayaklanmaya kadar ilerletmek için hazırlıklar hızla yapılmalıdır. Bu hazırlıkların başında, 2013 Haziran halk ayaklanmasından dersler çıkararak, ayaklanmanın yönetimini, önderliğini uzlaşmacıların, teslimiyetçilerin, sosyal reformistlerin eline vermeden kendi ellerinize almaktır.

2013 Haziran halk ayaklanması, uzlaşmacı, teslimiyetçi, sosyal reformistler tarafından, en geri direnme çizgisinde, burjuvazi için kabul edilebilir sınırlar içinde tutularak utanç verici bir uzlaşmayla bitirildi. “Bu resmen devrim”, “galiba bu kez başarıyoruz” diyen umut dolu emekçilerin tarihsel devrim hakkı bir tas çorbaya satıldı.

Aynı duruma düşme hakkımız yok, düşmemeliyiz. Bunun yolu, işçi sınıfına, emekçi kitlelere, ezilen halklara devrim ve iktidar yolunu gösteren TKEP/Leninistin bayrağı altında, onun etrafında toplanmak, Leninist Partinin devrimci politikaları yolundan yürümektir.

Ayaklanma, burjuva düzeni, kapitalist sistemi yıkan, iktidarı işçi sınıfı ve emekçilerin eline veren bir devrim düzeyine ulaştığında zafere ulaşmış olur. Emekçi sınıflara, yoksul kitlelere, ezilen halklara bu hedefi göstermek, bu yolda onlara önderlik etmek devrimci öncü işçilerin ve devrimci gençliğin tarihsel görevidir.

TKEP/Leninist, bu yolu gösteriyor. Kapitalizm çöküyor, burjuva düzen ayakta duramıyor. Bunlar doğru, bunlar birer olgu. Ancak bu çöküntünün içinden yeni bir dünya, emekçi sınıfların egemen olduğu bir düzen kendiliğinden doğmayacak. Bu çöküntüden ya işçi sınıfı ve emekçiler bir devrimle burjuva egemenliği yıkıp tüm iktidarı ele geçirmek için yararlanacaklar, ya da burjuvazi bir yolunu bulup egemenliğini tekrar ayağa kaldıracak.

Bu dönemde “reformları öne çıkaralım bunlar daha gerçekleşebilir; devrim uzun vadelidir, sonra devrime de sıra gelir” diyenler çıkacaktır. Onların bu yolu, burjuva sınıfa egemenliğini tekrar ayağa kaldırması ve sağlamlaştırması için ihtiyaç duyduğu zamanı kazandıracak yoldur. Bu reformlar yolu, emekçi sınıfların tarihsel devrim hakkını bir tas çorbaya satma yoludur. Bu yol, anlık, geçici “başarılar” uğruna geleceği feda eden yoldur. Bu yol, çökmekte olan burjuva düzeni, bir kaç reform pahasına ayağa kaldırma yoludur.

TKEP/Leninist, devrimci öncü işçileri, sınıf bilinçli işçileri, devrimci gençliği ve birleşik devrimin tüm güçlerini tam tersi bir yoldan, devrimci yoldan, devrim yolundan yürümeye çağırıyor. Burjuva düzeni, burjuva sınıf egemenliğini, kapitalist üretim biçimini, faşist devleti dinci faşist iktidarla birlikte bir devrimle yıkarak tüm iktidarı ele geçirmek birinci ve ilk hedefimiz olsun. Bu hedefle birlikte tüm sağlık sistemini, tüm fabrikaları, bankaları, büyük toprakları, tüm zenginliği kamulaştıralım.

Bizi kurtuluşa götürecek devrimci politika budur!

TKEP/Leninist, sınıf bilinçli işçileri, devrimci öncü işçileri, öğrenci ve işçi gençliğin devrimci öncülerini bu politika etrafında birleşmeye, bu yolda yürümeye çağırıyor!

TKEP/Leninist

Merkez Komitesi

   08.04.2020