(Mar 24, 2024) Açıklamalar Read more...   |    (Kas 25, 2023) Açıklamalar Read more...   |    (Kas 23, 2023) Açıklamalar Read more...   |    (Kas 22, 2023) Açıklamalar Read more...   |    (Eki 09, 2023) Açıklamalar Read more...   |   

Makale Dizini

En Şiddetli Savaşlar İktidarı Ele Geçirmede Yaşanır

İktidar olmak (siyasi ve ekonomik egemenlik) demek toplumu yönetme (şekillendirme, yön verme vb) gücüne sahip olmak demektir. Burjuvazi iktidara sahip olmakla bu gücü elinde tuttuğunu farkındadır. İktidar olmanın en önemli ayağı ise siyasi egemenliğe sahip olmaktır.

Siyasal egemenlik denince ilk akla gelen ise devlettir. Devlet, toplumu yönetmek için ve elbette tüm bunlara karşı çıkanları da yok etmek için başta bürokrasi ve militarizm olmak üzere daha birçok aygıtıyla oluşturulmuş siyasal bir örgütlenmedir. Bir sınıf için, iktidarlarının en önemli ayağı olan devlet örgütlenmesini kaybetmek demek ölümcül bir darbe almak demektir.

Varlıklarını korumada inisiyatifin esas olarak kendi iradelerinden çıkması, iktidarı ele geçiren sınıfın eline geçmesi demektir.

Ve aynı nedenlerden dolayı da proletarya iktidar olmak zorundadır. Toplumun sömürüsüz bir yaşam anlayışıyla yönetilmesiyle sınıfsız-sömürüsüz bir yaşama kavuşabilmek için proletaryanın iktidarı zorunludur. Sömürüsüz bir yaşam için proletaryanın iktidarı; proletaryanın iktidar olabilmesi için ise, burjuvazinin iktidar örgütlenmesinin ve onun en önemli ayağı olan devletin ortadan kaldırması bir zorunluluktur. Proletarya burjuvazinin örgütlenmesini dağıttıktan sonra tüm toplumun yönetilmesi için kendi mekanizmasını, Lenin’in söylemiyle, gerçek anlamda bir devlet olmayan proleter devleti kuracaktır. —Proleter devletin gerçek anlamıyla bir devlet olmadığı, giderek sönecek ve yok olacak bir geçici örgütleme olduğu, proletaryanın iktidar örgütlenmesini bu anlayışla şekillendireceği hiç unutulmamalıdır.— Sınıf savaşımında, kimin toplumu yönetme inisiyatifine sahip olacağı sorunu bir varlık yokluk sorunudur. Bu nedenle de savaşın en şiddetli yaşandığı yer burasıdır. Kim ki proletaryaya iktidar dışında bir hedef gösteriyor, kim ki bu uğurda proletaryanın örgütlü mücadelesine katılmak isteyenlere yaşananlardan daha sert savaşlara hazırlanması gerektiğini söylemiyor, kim ki proletaryayı bu savaştan galip çıkaracak araçlarla silahlandırmıyor; bilinmeli ki o, tarihin en büyük şarlatanıdır. Proletaryanın iktidar yürüyüşünde yaşanan tüm çarpışmalar, bu büyük savaş için bir hazırlıktır, eğitimdir. Bu hazırlık ve eğitimden geçmeden bu büyük savaş kazanılamaz. Bu büyük savaşın en az acıyla atlatılmasının yegane yolu; bu gerçekliğin proletaryaya olduğu gibi anlatılması ve yaşanmış deneyimlerin aktarılmasıyla deneyim ve bilinç yönünden güçlendirilmesidir.

Geçerken değinelim, bir insanın proleter devrimci olması da insanın kendi içinde yaşadığı bir devrim ise, ki öyledir, insanın yaşadığı bu değişimin, devriminde çok zorlu olacağı açıktır. Ve bu zorlu sürecin en şiddetli savaşları da insanın bilincini ve iradesini yönetme inisiyatifini kime teslim edeceğine karar vermesinde gerçekleşir. Buna vereceği cevap, kendini sömürü düzenine karşı var edip etmediğinin yanıtı olacaktır.

Proletaryanın İktidarı Ele Geçirme Aracı Komünist Partidir

Siyasal iktidarı ele geçirmek isteyen proletarya, başlarda çeşitli burjuva ve k.burjuva partilerde örgütlenmişse de zamanla bu partilerin amaçlarını gerçekleştiremeyeceğini görerek kendi partisini oluşturmuştur. Böyle olması da kaçınılmazdı, çünkü, araç amaca uygun olmalıdır.

Sömürüye dayalı düzeni her yönden eleştirmeyen, eleştirmekle kalmayıp karşıtını ürütmeyen bir araç; sömürü düzeninde değişiklikler yapabilir ama ortadan kaldıramaz. Proletaryanın ihtiyacını duyduğu şey ise, sömürünün ortadan kaldırılmasıdır. Dolaysıyla proletarya, burjuva düzen şahsında binlerce yıllık sömürü ve sınıflara dayalı insanlık tarihini sorgulayan, yerle bir eden ve karşıtını ortaya koyan burjuva sınıftan bağımsız bir siyasal partiye ihtiyac duymuş ve proleteryanın devrimci sınıf partisini oluşturmuştur. Lenin, proletaryanın iktidar mücadelesinde devrimci sınıf partisinin önemine dikkat çekmek için şöyle der:

İktidar uğruna mücadelede proletaryanın örgütten başka hiçbir silahı yoktur. Burjuva dünyasındaki anarşik rekabetin egemenliği altında bölünen, sermaye için zorla çalıştırılarak ezilen, durmadan yoksullaşmanın, vahşileşmenin ve yozlaşmanın ‘derinliklerine’ itilen proletarya, ancak, Marksizmin ilkeleri temeli üzerinde onun ideolojik birliği, ezilen milyonları işçi sınıfının ordusuna dönüştürecek olan bir örgütün maddi birliğiyle sağlamlaştırıldığı zaman, yenilmez bir güç olabilir ve mutlaka olacaktır da.

Bu ordunun karşısında, ne Rus çarlığının çürük iktidarı, ne de uluslararası sermayenin gittikçe çürüyen iktidarı durabilecektir” (Lenin, Seçme Eserler, cilt 2, s. 469/470.)

Sınıfsız-sömürüsüz toplum mücadelesine Lenin’in en büyük katkılarından biride, bilindiği gibi Proletarya Partisi üzerine görüşleriyle olmuştur. Bolşevik parti anlayışını geliştiren, ete kemiğe büründüren Lenin’dir. Sınıfsız-sömürüsüz bir topluma ulaşabilmek için, bunu hedefleyen herkesi bir araya toplayarak bir güç merkezi yaratmak ve buna dayanarak emekçi sınıfları yönlendirmek gerektiğini mücadeleye atıldığı 17 yaşında görmüş ve harekete geçmiştir.

Sadece sekiz yıl sonra, 25 yaşında tutuklandığında, 20’yi aşkın devrimci işçi grubunu birleştirerek “işçi sınıfının kurtuluşu için mücadele biriliği” adlı bir grubu örgütlemiş; bu birliğin önderliğinde rusyanın en önemli ilinde işçi grevleri gerçekleştirmiş ve başarıyla sonuçlanmıştır. Lenin’in bundan sonraki hayatında da, üzerinde en çok durduğu konuların başında Bolşevik-Komünist partinin inşası gelecektir.

Çünkü, proletaryanın partisi canlı bir organizma gibidir. İktidar mücadelesi, iktidarın sağlamlaştırılması süreci, sınıfsız toplumun oluşumunun vardığı düzeye göre kendini yeniler. Sadece sınıf mücadelesinin bu evreleri değil aynı zamanda bu evrelerin insanlığın ulaştığı hangi düzeyde gerçekleştiği de proletarya partisinin gelişiminde etkin olur. İnsanlığın içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik gelişmişlik düzeyindeki her değişiklik; sorgulanacak, yıkılacak ve sınıfsız-sömürüsüz bir yaşam felsefesiyle yeniden inşa edilecek şeylerin de çeşitliliğini etkiler. Bunun içindir ki proletarya partisi canlı bir organizmadır ve canlı bir organizma gibi sürekli beslenmeye (ideolojik, politik, kültürel, felsefi...) ihtiyacı vardır. Bunun içindir ki, partinin ideolojik, politik, kültürel... gelişimine katkı sunmak her partilinin bir görevidir.

Bizlerin, sınıfsız-sömürüsüz bir yaşam mücadelesi içinde yer alan proleter-devrimcilerin de proletarya partisi üzerine daha fazla durması gerekiyor. Bizi amaca ulaştıracak bu aracı 13daha iyi tanıyarak daha iyi kullanmayı öğrenmeliyiz.

Proletarya partisini anlamaya yönelik bir inceleme için ilk bakılması gereken kaynak kuşkusuz ki, dünyada ki her komünistin referans aldığı bolşevik parti tarihidir. İşe buradan başlamak ve daha sonra dünyada ki diğer Bolşevik Parti tarihlerini incelemek; inceleyenin proletarya partisine, proleter devrimciliğe, örgütsel yaşama bakışını genişletecek, komünist partilerin ortak bir çok yanlarının olduğunu görmesini sağlayacaktır kuşkusuz. Bunun içindir ki altını bir kez daha çizerek vurguluyorum; her yoldaş proletarya partilerinin (Bulgaristan, Vietnam, demokratik kore, küba..) tarihini, sadece bu ülkelerin devrim tarihlerini öğrenmek için değil, bu ülkelerdeki proletarya partilerinin örgütsel yaşam deneyimlerini öğrenmek amacıylada mutlaka okumalıdır

Login Form